Arif Nihat Asya Sözleri

0
6926
Arif Nihat Asya Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Arif Nihat Asya Sözleri, Arif Nihat Asya Alıntıları, Arif Nihat Asya Sözleri ve Alıntıları, En Güzel Arif Nihat Asya Sözleri, Arif Nihat Asya Kısa Sözleri, Arif Nihat Asya En Güzel Sözleri, Arif Nihat Asya Özlü Sözleri, Şairler ve Sözleri, Şairler ve Alıntıları


Güzel sözler sayfamızda Türk Edebiyatına adını ”Bayrak Şairi” olarak yazdıran Arif Nihat Asya’ nın sözlerine yer verdik. En güzel Arif Nihat Asya sözlerini bulacağınız sayfamızdan sosyal medya yoluyla paylaşımda bulunabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize iletebilirsiniz. Yayımlanmasını istediğiniz sözleri yorum bölümünden bizlere iletebilirsiniz.


ARİF NİHAT ASYA SÖZLERİ ve ALINTILARI

Bir kuşa yeten yuva iki kuşa da yeter.

Şehit olmayı göze almayan gazi olamaz.

Sükût neyi halleder, yaran oyuk oyuksa?




Billur en güzel kahkahasını kırılırken attı.

Boyasına güvenen halılar güneşten korkmaz.

Sen hem yaşamak, hem de yaşatmak gücüsün.

Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.

Onlar diyor: “Mini etek!” Ben diyorum: “Hani etek?

Vazoya saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor!

Gözler kalbin aynasıdır. Ama sen yine de gözüne kalbini sorma.

Sanatkâr halıda gülü dikensiz yapmış ayakların incinmesin diye.

Işığı önüne al, yürü! Gölgen arkadan ister gelsin, ister gelmesin!

İnanmak; basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmak.




Yaşamaktan mı yorgunum bilmem. Seni günlerce beklemekten mi?

Onlar senin esrarına ”rüya” derler. Rüyanı hakikatlere kurban etme!

Tekerleri dört köşe bir arabaya bindirdiler bizi, bir gidiştir gidiyoruz.

Bu kitabın kaç dakikada okunduğunu bırak, kaç senede yazıldığını düşün.

Şayet geceler gebeyse gerçekten ey. Sonsuz gece, bari sen de rüyanı doğur!

Kimdik o zaman, şimdi kimin kullarıyız! Bir mutluluğun garip yoksullarıyız!

Kulun olarak doğmasaydım, kendiliğimden gelir fahri kulun olurdum Allah’ım!

Kökü, tad, sıcak. Sende her aradığım vardı: Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı.

Biz, kısık sesleriz. Minareleri ezansız, gökyüzümüzü bayraksız bırakma Allah’ım!

Varlığından şu güzel ülkeyi kurtarsak da; Adımından kalan izler lekedir toprakta!




Dostlar, ”ne kadar uykucu şeymiş!” demeyin. Rüyası için bekliyorum uykuyu ben!

Sen benden uzaklaşınca kalsam da yarım. Yaklaşma ki sensiz de bu dünyada varım!

Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın.Diyordu bir kitabında.

İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.

Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var. Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar.

Nerde o yiğitler ki, gür sesleri ülkeyi bürür, yürü dese, dağlar yürür, dur dese kalpler dururdu.

O da bir gazi olmak istedi. Fakat ona anlatmak gerekti ki şehid olmayı göze almayan gazi olamaz.

Şehitler tepesi boş değil, toprağını kahramanlar bekliyor… Ve bir bayrak dalgalanmak için rüzgar bekliyor.

En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.

Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim senin gibi rüzgarı.

Konsun yine pervazlara güvercinler, Hû hû’lara karışsın aminler. Mübarek akşamdır ; Gelin ey Fâtiha’lar, Yâsin’ler.

Evlat babaya değil, Baba evlada hizmet eder oldu. Bize bir nazar oldu, Cumamız pazar oldu. Bize ne oldu ise, Hep azar azar oldu!

Bu ülkedeki kavga Türk ile Kürt’ün kavgası değil, hilal ile haçın kavgasıdır. Hilalin altında bir olun çok kalabalık olacağız, göreceksiniz.

Bozkurt’a benzeyenler ve bir günde dev gibi orduları yenenler, destanlarda kalan Bozkurt’un nesi olurlar diye sorana, tarih diyecek: Yavruları!

Bazen hedefim, görülmedik yerlerdi; Bazen de ağaçlar, ”hazırız, çek!” derdi. Bir gün, şu yakın dağları aldım önüme; Bir gün bana şurada dalgalar poz verdi.

Artık ne sefer var, ne zafer talibiyim. Mademki şu hür ülkelerin sahibiyim. Lâkin bana söyleyin çocuklar: kendi yurdumda neden böyle misafir gibiyim?

Bazen hedefim, görülmedik yerlerdi; Bazen de ağaçlar, “hazırız, çek!” derdi. Bir gün, şu yakın dağları aldım önüme; Bir gün bana şurada dalgalar poz verdi.

Yatsın, diyerek, bari bu akşam, erken!” Annem, bana kumsalda masal söylerken. Bir tatlı hafiflikle açıldım kıyıdan enginlere… gövdem gemi, ruhum yelken.

Ben bir garibim, anlatacak kıssam yok; Tattan, kokudan ve renkten hissem yok! Kaldım yarı çıplak, yarı aç, yollarda: Dünyada benim ”gel!” diyecek kimsem yok!

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,  Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,  Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.