Cahit Zarifoğlu Sözleri

1
8303
Cahit Zarifoğlu Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Cahit Zarifoğlu Sözleri, Cahit Zarifoğlu Sözleri ve Alıntıları, Cahit Zarifoğlu Alıntıları, Cahit Zarifoğlu Kitap Alıntıları, En Güzel Cahit Zarifoğlu Sözleri, Cahit Zarifoğlu Aşk Sözleri, Cahit Zarifoğlu Kısa Sözleri, Cahit Zarifoğlu En Güzel Sözleri, Cahit Zarifoğlu Özlü Sözleri, 


Güzel sözler sitemizde bu sayfamızda Türk şair ve yazar olan Abdurrahman Cahit Zarifoğlu’ nu konuk ettik. En güzel Cahit Zarifoğlu sözleri ve kitap alıntılarını bulacağınız sayfamızdan sosyal medya hesaplarınızda veya mesaj yoluyla paylaşımda bulunabilirsiniz. Sayfamızda yayımlanmasını istediğiniz sözleri yorum bölümünden bizlere iletebilirsiniz.


CAHİT ZARİFOĞLU SÖZLERİ ve KİTAP ALINTILARI

Ne çok acı var.

İnsan hesapsız çocuk üfürük.

Bir ölüm vefalı, bir de sonbahar.




Çünkü kırıldım, saç uçlarıma kadar.

Ben onunla içimden konuşuyordum.

Her fikrin karşılığı bir duygu vardır.

Ben onunla içimden konuşuyordum.

Şu küçücük kalpte nice hakkın yüklü.

Bir tabut düşün içinde ben. İçimde sen.

Fakat ben artık sana doğru yola çıktım.

Bir incelik gösterin,incinmesin yüreğim

Suyu biz böyle geçeriz. Bizi afet sanırlar.

Beni kabullen, kendini yanına al, gidelim.




Şöyle olmuş: Ben sen demişim, sense sen.

Kim çizebilir senden başka senin yaşamını.

Umudumuz, acımızdan daha büyük olmalı.

Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım.

Şöyle irice bir kelime bul ok atsın yüreğime.

Yağmur sıcağı gibi öptüm sonsuz gidişinden.

Merhamet capcanlı bir kuştu insan kalplerinde.

Yükümüz ağır, sorumluluk duygumuz ise zayıf.

Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.

Ah şu yalnızlık kemik gibi, ne yana dönsem batar.




Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek.

Kardeşim dedim. Acılarıma da kardeş olur musun?

Filistin; bir imza kağıdı. Her mü’min kulun önünde.

Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek.

Gökyüzüne bakmayanların kalbi, daha çabuk kirlenir.

Sanki dünya, ölünün başucunda açık kalmış bir radyo.

Bu kaçıncı gecedir kendi kendime onunla konuşuyorum.

Farz et körsün olabilir. Elele tut. Taş al ve at. Kâfiri bulur.

Gelecektim, ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim.

Az az ölüyoruz her gün yağmurdan, havadan bahseder gibi.

Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim.

Başıma düşmüş sevda ağı. Bir başıma tenhalarda kahroldum.

Değil mi ki, kavuşmalarımız topal. Ayrılıklarımız koşar adım.

Durdurun gece hücumlarını. Artık aşk insan kalbine sığmıyor.

Aradığımızın ne olduğunu biliyorsak, arayacağımız yer bellidir.

Çöplerin içinde rüya aradım, Düştümse sana bakarken düştüm.

Büyük şehir, insanı manevi ihtiyaçlardan habersiz hale getiriyor.

Aradığımızın ne olduğunu biliyorsak, arayacağımız yer bellidir.

Biz, sakalları şiirle karışık, yüreği Allah’la barışık adamları sevdik.

Bazen yağmur olmak ister insan. Yağmak ister sevdiğinin yüreğine.

Kapı aralığında baktığımda görebildiğim en güzel şeydir; yaşamak.

Aklımdan çıkmıyorsun dedim. Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.

Evet hatırladım küçük basit şeyler yetiyor kederlenmeye. Ya mutluluğa?

Adam, acı mümkün olduğu kadar kendi içine aksın diye yüzünü öne eğmişti.

Bilmediğim ve ne yapacağı belli olmayan bir duyguyla hırpalanıyorum boyuna.

Burası Dünya! Ne çok kıymetlendirdik… Oysa bir tarla idi; Ekip biçip gidecektik.

Anne mükemmel bir üleştiricidir. Ve kendine daima en küçük lokmayı ayırmıştır.

Gelin bir zaman kollayalım. Kalbimizle halleşelim. Görelim nasıl çıkarlar peşinde.

Düşüncelerini bırakmadan kendini uçmak adlı bir hayatın üzerine yayarak uçuyor.

Dedi ki: Sen şairsin elindeki bu taş ne? Dedim ki; Şair aşka boyun eğer zulme değil.

Nereye kadar kendinden kendinden kaçabilirsin? Ya bir daha geriye dönemezsem.

Dedi ki; sen şairsin elindeki bu taş ne? Dedim ki; şair aşka boyun eğer, zulme değil.

Bir gün elbette sofraya birlikte çökeriz. Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım.

Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor.

İnsanların görünüşlerine bakarak onlarda üstünlük bulmaya çalışanlar hep kaybetti.

Eğer hayvanlar aralarında konuşuyorlarsa, kim bilir neler söylüyorlar insanoğlu için.

Ölü kalbimiz dirileydi hakka dönüp sadakayla yıkanaydık dünyaya hiç meyletmeyeydik.

Bir gün ister istemez karşısında olacaksın kaçtıklarının. Dua et o gün mahşer olmasın.

O sabah ezan sesi gelmedi camimizden. Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.

Yaşamak bir perde gibi kalkıyor aramızdan.Zamansız mekansız bir tünel başındayız şimdi.

Bir gün ister istemez karşısında olacaksın kaçtıklarının.Dua et o gün henüz mahşer olmasın.

Merhamet capcanlı bir kuştu insan kalplerinde.Bir ölçü, bir adaletli ki eşi emsali bulunmaz.

Rüzgâr nereden eserse essin güzeldir. Alevler bir ayrı âlemdir. Dirlik sevinçtir göç içimizedir.

Televizyon bir şamardır. Hem de kendi hanemizde kendi elimizle sırtımıza inen büyük bir şamar.

Bense anahtarı yalnız bende bulunan bir odaya girer gibi okurum şiirimi. Onun hatıraları bendedir.

Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları. Bir dehliz kadar karanlıktır bazıları.Konuşurlar. İsterler. Susarlar.

Bazı insanların hayvandan bile aşağı olması mümkün, eğer kalbinden merhametin zerresi kalmamışsa.

Ehli takva olun, ehli secde olun. Farzları elenen yerine getirin. nafileleri kendi nefsinizden bile gizleyin.

Şimdi yoksun üstelik uzaktasın ellerin yapayalnız biliyorum gözlerin dalıyor yine hep benim için olmalı.

Vicdanen rahat olmamız yetmiyor. Başkalarının hakkımızda yanlış kanaatler edindiğini görmek üzüyor bizi.

Evimizde her türlü müsibete ve hastalığa karşı bir tek doktor ve ilaç vardı; dua ve aspirin. Daima şifa bulduk.

Kalbinizi yumuşatın, ama iradeniz sert olsun. Kelimelerinizi yumuşatın ama nüfuzunuz kuvvetli ve derin olsun.

Ayrılıkla başım belada, gözlerini çevir gözlerime, yoksa ben sensiz bu sessizlikle.Deli gibiyim sensiz bu sensizlikle.

İnsan sevmeli; bazen bir insanı, yahut da bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu. Zaten sevmezse insan, insan mı olur?

Bu dünya soğuk. Rüzgar genelde ters yönden eser. Limon ağaçları kurur. Bahaneler hep hazır. güzel günler çabuk geçer.

Alnı secdeye inen insanların sesleri birbirine bağlanabilirse, ancak o zaman sokaklar, meydanlar ardına kadar açılır.

Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok.

Ve önemli olan ‘an’ dır. Onu; ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir.

Ve gördük ki; mekan değildir, zamandır önemli olan. Ve lakin o da değildir, eylemdir önemli olan. Ve o dahi değildir kalp olmadıkça.

Diline bir düğüm at ve otur. Dinle. Gıybet ve dedikodu, münakaşa ve cedel, su-i zanlarla dolu söz varsa ya durma ayrıl, ya da engelle.

Düşününce gördüm ki tabanından yere mıhlanmış gibi toprağa bağlılıktan oluyor bütün bunlar. Yeryüzünü yırta yırta adım atıyoruz.

Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkalarını için olduğunu düşünürüz.

Haydi bir şeyler daha yazayım diye kaleme sarılmayın. Beklemeyi bilin. Susayınca, acıkınca nasıl anlıyorsak, yazmak anını da anlarız.

Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden, Suriye’nin toprağından, Bosna’nın bayrağından, Gazze’nin gözyaşından öpüyoruz.

Filistin bir sınav kağıdı her mü’min kulun önünde de gerçeği yaz: hakikat şehitliğe koşmaktır de isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine.

Sanki daha yakın, en yakın olabilme imkanı için vücudumuzun alacağı hiçbir şekil, sanki alnımızı koyacağımız bir alınlık temiz bir yeryüzü kalmamış.

Buluşturularak atılmış bir kağıt parçası gibiyim. İçimde kalkıp gidenlerden doğan boşlukların ağırlığı. Ve sevmek, Ve korkmak; ve nasıl, uzaydaymışım gibi yalnızım.

Düşünün bakalım, televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslüman da, değil cihad etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?

Yazarlar bazen daha ilk cümleyi yazdıklarında sonunu getiremeyeceğini anlarlar. Bazen de o cümle ile her şey söylenmiş gibidir. Yazacak tek kelime daha bulamazlar.

İnsan kendi mutlu olma imkanını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan ‘an’ dır.

Bakıyorsunuz, zulmedilenlerin tek ortak özelliği var;Müslüman oluşları ve zulmedenlere bakıyorsunuz, onların da bir tek özelliği var;Kafir oluşları veya küfre hizmet edişleri.

İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi? On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu.

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.