SAYFA İÇERİĞİ: Ceyhun Yılmaz, Ceyhun Yılmaz Sözleri, Ceyhun Yılmaz Aşk Sözleri, En Güzel Ceyhun Yılmaz Sözleri, Etkileyici Ceyhun Yılmaz Sözleri, Güzel Ceyhun Yılmaz Sözleri, Ceyhun Yılmaz Sözleri ve Alıntıları, Ceyhun Yılmaz Kısa Sözleri, Ceyhun Yılmaz En Güzel Sözleri, Ceyhun Yılmaz Özlü Sözleri
Güzel sözler sitemizin bu sayfasında şair, komedyen, radyo/tv programcısı ve eğitmeni olan Ceyhun Yılmaz sözleri ve alıntılarını bir araya getirmeye çalıştım. En güzel aşk sözlerinin yazarı olan Ceyhun Yılmaz sözlerinden hoşunuza gidenleri sosyal medya hesabınızdan yayımlayabilir veya mesaj yoluyla sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz.
CEYHUN YILMAZ SÖZLERİ ve ALINTILARI
Aşk yalansa, neden bu kadar gerçek aşk acısı?
Bana da yazıklar olsun. Çağırsan yine geleceğim.
Üç şeyden yoruldum; Ağlamak, affetmek, hayal kurmak.
Olmadı… Sensiz uyanmamak için. Bu gece de uyunmadı.
Ben sana yanarken şimdi…Sen kim bilir nerede üşüyorsun?
En çok da kendimden özür dilerim. Çünkü bana çok yanlış yaptım.
Boğazımda düğümsün. Yutkunsam gideceksin, yutkunmasam ölürüm.
Sen bana hayır dedikçe, güçlü hissediyorsan kendini, al güç senin olsun.
Sevdiğim ikinci kadınsın sen. Birincisi annemdi. O doğurdu, sen öldürme.
Senin de işin zor. Baksana, ne yapsan seviyorum seni. Öyle ki, sensiz bile.
Başkasını sevdiğini duyduğumda üzülmedim, seni sevdiğime üzüldüğüm kadar.
Gözlerine bakarken umrumda değil mevsimler. Gülüşün hep deniz kenarı bana.
Cennet düşlerin gerçekleştiği yermiş, öyleyse bir randevumuz daha var sevgilim.
Konuştuğun kadar şerefli olsaydı hislerin ; şerefini iki paralık etmezdi seçimlerin!
Bu da benim yeteneğim, olmasan da severim seni, hatta ayrılırım senden, haberin olmaz.
Yalnızım merak etme, Başka bir memnun oldum’u ziyan etmemek için tanışmadım kimseyle.
Herkes sevdiğinin peşinde boşuna koşmak yerine, kendisini sevene evet dese; bitecek bu film.
Gel dedim. Uzak dedi.. Bilemedi.. Gün gelecek, uzak dediği kadar bile yakın olmayacağım o’na.
Gideceksen git, İnan beddua bile etmem sana. Bilemem çünkü, isabet eder mi iki yüzlü suratına.
Doğru insanı arayıp durmuş herkes aşık olmak için… Kimse uğraşmamış doğru insan olmak için.
Kulaktan kulağa oynamak kadar ilginçtir aşk aslında. Sen ona ‘Seni seviyorum’ dersin, o başkasına.
Her gece birbirlerine “sarılarak” uyuyan iki sevgili, nasıl olur da her kavga da “haklı görür kendini.
Gitti” diyemem ki. Sen niye gitmedin diyene cevabım zor. Ben de gelsem sevgilim beraber terk etsek beni.
Kaç sitem, kaç boş vermişlik indiriyorum yüreğime. Öyle çok konuşacaktım ki, anla ne kadar sustum işte.
Seninle her şey güzeldi. Sensiz daha güzelmiş. Seninle yaşamamak lazım. Senden sonra yaşanmıyor zaten.
Hani anlat desem içindeki sevgiyi; ilk kelimenden sonra kaç dakika sürer? Söylesene beni kaç harfle sevdin?
O kadar yoruldum ki artık hayattan. Yoldan geçen bir taksiyi çevirip, uzaklaşan hayallerimi takip et diyesim var.
Diğerlerine benzemiyor yokluğun, diğerlerine benzemiyor ayrılığın… Niye benzesin ki? Hepsinden çok sevilmedin mi?
Duvardaki yangın düğmesini örten cam parçasıyım, kurtuluşun olacaksa hiç düşünme ayakkabının topuğuyla kır beni.
Mesela ilerde çocukların ‘anne senin ilk aşkın kimdi’ dediğinde eski resimleri çıkarmak yerine ‘babandı” diyebilmeli insan.
Terk edilirken görüşürüz kelimesi kadar acıtan bir şey yoktur hayatta. Öldürdüğü yetmezmiş gibi, bir de umut verir adeta.
Merak etme üzülmüyorum peşinden.. Ki sen bana unuttum derken, senin kim olduğu hatırlamaya çalışıyordum ben.
Yakalanmamak için kızın adını telefonuna erkek adıyla kaydedenin hayatı; başka bir telefonda kız adıyla anılmakla geçer.
Dün bi şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim.
Kime güzel bir söz söylesem ona aşık olduğumu sanıyor. Oysa ben onlara değil, o sözü söylerken hayal ettiğim kişiye aşığım.
Keşke pin kodunu 3 kere yanlış girince kitlenen telefonlarımız gibi, kalplerimiz de 3 kere yanlış insanları sevince kitlense.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın. Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını; Herkesin yüzü ıslak, başları eğik, herkes benim hep olduğum gibi.
Ne canın olmak istiyorum nede herşeyin. Sadece dişin olmak istiyorum. Bana bakmadığında çürüyüp canını yakmak için.
Saçlarından ödünç ver. Dört bahar geçti. Çiçek kokusu öpmedim. Çok oldu mutluluktan vazgeçeli. Gülüşünden ver ömrümden al.
Biten bir aşkın ardından ağlanmaz, yeniden başlanması için çabalanmaz. Sen benim için öldün, bilirim ki ölüler bir daha canlanmaz.
Öyle bir yerden kırdın ki beni. Tam iki ye bölündüm. Boşuna anlatma yanlş anladklarımı. Sadece yarımım. Ne seni ne sesini tanırım.
Telefon rehberi mutsuzluk verir insanlara, dost diye geçinip, en zor anlarında aramayan sahtelerin yazılı belgeleridir aslında.
Her ayrılığın tokat gibi… Şamardan anlamaz bu kalp. Kaç kere öldüm hatırlamıyorum bile. Yalnızlık beni sallayamaz, düşer kalkarım.
Doğduğum topraklarda tanıdım seni. Hiç görmediğim yerlerde bile aklımdasın. Artık gelmek istesen bile gelme. Aklımdakini rahatsız etme.
Senin de duyman gerekenleri, sana söylemek içimden gelmiyor. Seni affetmiyorum, konuşmuyorum ve merak edersen, bil. Seni Seviyorum.
Çok İstanbul’umdur ben; ne trafiğim biter, ne yağmurum. Mesela uyumam. Birileri vardır mutlaka nöbetimi tutan. Bir tek sensin boğazıma takılan.
Bana kötü sözler söyleme. İyiliğin kalsın aklımda. Bağırma bana. Ben seni duyamam şimdi. Kavga edemezsin ki artık benimle. Ben sana sadece ‘susarım’ artık.
Yolculuklarda tuhaf oluyorum, bu şehirden her gidişimde. Sanki şehri ben uğurluyorum, sen benden gideli çok oldu ama… Ben her gidişimde hala sana el sallıyorum.
Kimin bu hüzün? Benimse eğer neden içim titriyor hep? Seninse eğer ne işi var bende? Gel bir gece yarısı, al hüznünü. Gel geceye bile söylersem namerdim, gel.
İşim çok zor benim. Yüreğimin işi yalnızlık caddesi. Elim yüzüm kir pas değil ki. Sevdanla kirli. İşim çok zor benim… Her sabah erkenden kalkıp… Seni seviyorum!
Sevdiğim bir şarkının nakaratı gibi seviyorum seni sevmeyi. Başını sonunu çok iyi bildiğim halde, yalnızca ortasını seviyorum bu aşkın. Ama artık bu yalnızca senin şarkın.
Sokak aralarında kayboldu gençliğim. Alanlar aldıklarını yerine koymadı. Sensiz geçen iki gecem, sensizliğim kadar koymadı. Kimleri yedi bu yürek, kimleri yedi de bir sana doymadı.
En yakın deniz kenarına atıyorum kendimi. Her dalga halime üzgün. Her dudakta bana tebessüm. Ne vardı diyorum ah ne vardı. Şu kaldırımda resmin olsaydı. Eğilip öperken ben görenler. Varsın dileniyorum sansaydı.
İlk defa ayağıma kadar geldin ve ilk defa bu kadar üzgün gördüm seni! Daha önce yanımda hiç ağlamamıştın. Başucuma bıraktığın gülleri koklayamadım bile ve sen giderken ayağa kalkıp yolcu edemedim, kusuruma bakma. Dün gece ölmüştüm.
Sevemedim pazar günlerini. Ya okulu düşündüm. Ya da babamın şehir dışı kamyon şoförlüğünü. Hiçbir şey sevdiremedi pazarları bana. Bilsem bir pazar günü geleceksin. Islatacaksın dudaklarımı. Sevmez miydim canım pazarları. Tam özür dileyecektim bütün pazarlardan. Gittin. Eski pazarları bile özlettin.
Bir kravat boynumda. Ne zaman ayaklarımın altındaki sandalye, Çekilecek diye bekliyorum, Ellerim arkadan bağlandığı için, Giderken alkışlayamıyorum bu hayatı, Boynumu kırabilir bu ip, Ama bil ki, Gülümseyişime engel değil hiç bir kırılma, Ki ben. Sen gittiğinde daha çok kırılmıştım, Üstelik ayaklarımın altından kaymıştı zaten hayatım.
Seni sevmek bir şehri yangından kurtarmaktır. Sen bana sevgilim de, sanki herkesin bakışında bir teşekkür gelir bana. Dudaklarının izi dudaklarımdaysa, ben başardım demektir yaşamayı. Ölümü engellemez seni sevmek evet. Ama seni tanımak hayatı engellerdi. Eksik kalırdım tanımasam. Yoksun diye yoksunum sanıyorlar şimdi. Oysa adın bende, o kadar fazlayım ki.