Ece Ayhan Sözleri

0
5882
Ece Ayhan Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Ece Ayhan Sözleri, Ece Ayhan Sözleri ve Alıntıları, Ece Ayhan Kısa Sözleri, En Güzel Ece Ayhan Sözleri, Ece Ayhan Sözleri Facebook, Ece Ayhan Aşk Sözleri, Ece Ayhan Yalnızlık Sözleri, Ece Ayhan Duygusal Sözler, Ece Ayhan Sözleri Twitter, Ece Ayhan Kısa Sözleri, Ece Ayhan En Güzel Sözleri, 


Güzel sözler sitemizde bu sayfanın konuğu Ece Ayhan oldu. Ece Ayhan 1931-2002 tarihleri arasında yaşamış Türk şair ve etikçidir. İki Yenicilerin öncülerindendir. Sayfamızda en güzel Ece Ayhan sözlerini sizler için bir araya getirmeye çalıştım. Beğendiğiniz sözleri sosyal medya hesabınızdan yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz.


ECE AHYAN SÖZLERİ ve ALINTILARI

Şiirimiz her işi yapar abiler.

Sevmenin sözcükleri olmamıştır.

Öyle ölüme düşkündü ki biyoloji sıfır.




Aşk örgütlenmektir, bir düşünün abiler!

Bir toplumda yeri olmayışı, onun yeridir.

Asıl vurulan benim, sen boşuna ölüyorsun.

Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim.

Tam da kalfalığa giderken lekelenir çıraklar.

Vasiyetimdir; Herşeyimi zamana bırakıyorum.

İnsan, yarası yarasına denk geleni sever ancak.

Ne olurdu yani, bir sene de insanlık moda olsa.

Ölü şair, meçhul bir aşkı yazdı. Tabiata gömüldü.

Düşünce tarihimiz bir memurlar dalaşıdır aslında.




Onun için ki acı bir suyla üçe bölünmüştür bir kent.

Uzaktaki büyük suçun yakındaki küçük ortaklarıyız.

İşte tam yeridir burası: Silgiler silerken silinirler de.

Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler.

Sevdiklerimizi tekmelemeye anne karnında başlarız.

Aldırma. Yaşam bu. Çıkar yol başlangıçta da yoktu ki.

Seni özlemek nasıl bir borçsa artık, özle özle bitmiyor.

Şiir, ölüm ve yaşam dolayısıyla, şimdi ve daima açıktır.

Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır.

Dün ve bugün, hastalıkta ve sağlıkta; hep şiir düşündüm ben.




Vücudunun %70 i su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar?

Hafız! Sence çocuklar çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi?

Biliyorsun işte bira içerken vergi vermek gücüme gidiyor arkadaş.

Keşke bazı insanlar için ‘imalat hatası var, geri topluyoruz’ deseler.

Yaptığın bunca şeye rağmen, senden bir türlü kopamamak, ne garip.

Yüreğimi korkak büyütmedim. Kaybettiklerim; dağıttığım servetimdir.

Yeryüzüne nasıl dağılmıştır, tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar?

Damarlarımdaki lağımlarda bir fare. İndiğim kenti ve içimdeki darağacını kemirir.

Adının ne kadar güzel olduğunu, ancak sevdiğinin ağzından duyduğunda anlarsın.

Elimden gelen bir şey yoktu, kalbimden geleni yaptım ben de. Sevdim işte, o kadar.

Aslında seni sevmeyenlere teşekkür etmelisin. Zaten sen de onlara bayılacak değilsin.

Doğuya doğru fazla giden, coğrafya yüzünden, Batıya düşer. Tersi de geçerlidir bunun.

Bir gün ‘herkes gerçek sevdiğiyle buluşacak’ dense, eminim o kadar çift yer değiştirir ki.

Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler / Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam.

Aslında kırmak istemiyorum kimseleri; ama hayat bu, bazen kırmak gerekiyor gereksizleri.

Ey Yalnızlık! Herkesin koynuna girip çıkarsın da, bir tek benimle mi düzenli bir ilişkin var.

Ya kal, ya da git. Ama sakın ‘bekle gelirim’ deme. Çünkü ben şimdiye kadar giden birinin geri.

Öyle insanlarla birlikte olacaksın ki; Onlar için ‘iyi mi?’ diye sormadan ‘iyi ki’ var diyebilesin.

Yeniden sevmek zordu. Başardım. Ama bir unutmayı daha becerebilir miyim, hiç bilmiyorum.

Herhangi bir erkek sana seni sevdiğini söyleyebilir. Gerçek bir adam ise seni sevdiğini gösterir.

Ama yok ne olur ağlama böyle ama yok şunun şurasında tramvaysız, çocuk olmak turunç olmak.

Kimsenin kollarında ölmek istemiyorum artık. Annemin ayaklarının dibine gömün beni, o yeter!

Merakımdan soruyorum. El ele ‘tutuşan’ bir çift gördüğünüzde siz de benim gibi üşüyor musunuz?

Yan yana değil de doğru doğru yürüyen bir yengece bakarak diğerleri ‘sarhoş galiba’ diyebiliyorlar.

Sevmek sevdiği için kendini ateşe atmaktı eskiden. Şimdi; sevdiğini ateşe atıp üzerinden atlamak olmuş.

Başın sıkıştığında değil; Sevdiğini anlayıp, mutlu olmayı istediğinde gel ki; Ömrümü uğruna harcayayım.

Yeter be! Kimsenin kollarında ölmek istemiyorum artık, annemin ayaklarının dibine gömün beni, o yeter.

Senden nefret etmiyorum. Sadece “asla yapmam” dediğin her şeye dönüştüğün için hayal kırıklığına uğradım.

Tek dileğim ne biliyor musun? Gözlerimi kapamış senli hayaller kurarken, gözlerimi açtığımda yanımda olman.

Biliyorum kıran kırana bir ortamdayız ve kesinlikle bir insan toplumu içinde bulunmuyoruz ama umut umuttur.

Bir tırnağı kırıldı diye 9 tırnağına birden kıyabilen bir kızın, kalbi kırıldığında neler yapabileceğini siz düşünün.

Hiç birbirine çarpan kuş gördün mü havada? Ama insanoğluna gelince.. Üstelik yerde, neler olduğunu biliyorsun?

Ah be dünya! Sen dönüyorsun onu anladık da bu insanlar senden daha hızlı dönüyor, hemde ortada hiçbir yörünge yokken.

Hiç bir aşk bittiği gün bitmez aslında. Giden için çok olmuştur biteli; ama kalan için belli değildir ne zaman biteceği!

Kim ne derse desin, tek bir gerçeği vardır aşkın; Karşındakinin adam olup olmadığını, aşıkken değil ayrılırken anlarsın.

Devletin cüceleri nasıl iki kez ayağa kalkmak zorundaysalar, Tabiatın cüceleri de bir dehliz bulmuşlardır kendi içlerinde.

Ya kal, ya da git. Ama sakın ‘bekle gelirim’ deme. Çünkü ben, şimdiye kadar giden birinin geri geldiğini hiç görmedim.

Birazcık tuz etkisi yaratmalı insan birinin hayatında. Hani yaraya basıp acı vereninden değil, yemeğe katılıp tat vereninden.

Acı çekiyordum senden sonra fakat unuttuğun bir şey vardı. Çektiğim her acı beni değil, içimdeki seni öldürüyordu.

Hayatın orta öğretmeni sustu, dondu gülmeleri çocukların. Bir cenaze töreninde daha ölümlü karşılamaya götürüleceğiz.

İnsanlar fazla sevilmemeye programlı galiba. Ne zaman çok sevildiğimi hissetsem gidesim gelir. Ve ne zaman çok sevsem o gider.

Çünkü insanoğlunun en büyük yanılgısı, binlerce yıllık en büyük aldatmaca budur: Fakir olmak ile aptal olmak hep birbirine karıştırılmıştır.

Sırası geldi:İnsanoğlu, bu dünyada biz’e göre oluşmuş ya da olup bitmiş değildir oluşmaktadır..Evet insanlık sıkı şiir’e göre isin sonunda değil daha başındadır. Yeni başlıyoruz.

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu: – Maveraünnehir nereye dökülür? En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı: – Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.

Samyeli de dalgınlıklarla bir çocukmuş eğilip barışlıklar çizermiş evler üzerine, nasıl bir ağaçdıysak çocukken tümleçleri, özneleri nasıl unuttuysak denizde turunç olmak istiyoruz yine turunçuz’da.

Fakir kuş hiç unutmaz, kitapların yakıldığı yıldı, Kırk kapıdan birden devletle girdiğini gördük. Başsız bir at ve içindeki solgun süslü binicisinin Dervişlere göre parçalanmış ölüm doğudan dönüyordur.

Ben öğretmenleri sevmem. Çocukları sınıfta bırakırlar. Düzenle şu veya bu şekilde uyuşmadır bu. Mesela Köy Enstitüsü çıkışlılar sistemin dışında olduklarını ileri sürerler ama, sistemin tam göbeğindedirler. Sistemin dışında olmakla karşı olmak farklıdır.

Ben öylesine sivilim ki, sivillerin sivili, özel hayatımda da orospuların, ‘yol göstericiler’in, yersiz yurtsuzların, surlarda ve parklarda barınanların, kimsesizlerin, sokaklarda yaşayanların, dışlanmışların, orta ikiden ayrılanların, ıssız park bekçilerinin,.., müştemilatta oturanların, fallokrat kabadayıların, berduşların…kısacası tarih dışına düşürülen lümpenlerin yanında rahat ediyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.