Edip Cansever Sözleri

0
4113
Edip Cansever Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Edip Cansever Sözleri, Edip Cansever Alıntıları, Edip Cansever Sözleri ve Alıntıları, Edip Cansever Kitap Alıntıları, Edip Cansever Kısa Sözleri, Kısa Edip Cansever Sözleri, En Güzel Edip Cansever Sözleri, Etkileyici Edip Cansever Sözleri, Edip Cansever En Güzel Sözleri, Edip Cansever En Güzel Alıntıları, Edip Cansever Sözleri Facebook, Edip Cansever Sözleri Twitter


Sayfamızda edebiyatımızın en önemli şairlerinden Edip Cansever’ e ait sözlerden bir kısmını bir araya getirdik. Beğendiğiniz sözleri sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. Sayfamız ile ilgili görüş, öneri ve eleştirilerinizi yorum bölümünden bize ulaştırabilirsiniz.


EN GÜZEL EDİP CANSEVER SÖZLERİ

Beni bütün bütün bırakma.

Kalbim, serseriliğim benim.

Her sessizlik biraz ihtilal..




Aşk gene kelime değiştirdi…

Öğle sonu yaşlılıktır biraz.

Ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

Ve ağzında binlerce güneşin tadı.

Ne ettik de yitirdik böyle kendimizi.

Çıkalım! Yoruldum artık kendimden.

Gökyüzü mavi ise, umutlar beyaz olsun…

Hüzünlenmek bile gelmiyor içimden.

De bana kim bulacak denizin kalbini.

Kısaca söyleyeyim: anlamak yordu beni.




Ayıptır yani insan elini temiz tutmalı biraz.

İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.

Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz.

İnsan kendini korumaktan yorgun…

Gülmek, bir halk gülebiliyorsa gülmektir.

Daha bir sürü şey şuramda darmadağınık!

Ne gelir elimizden insan olmaktan başka.

İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.

İnsan yaşarken ölüler bırakmalı ardında.

Acılar dinlendi; Yeniden başlamalıyız.




Gökyüzü gibi şu çocukluk, hiç bir yere gitmiyor.

Niye olmalı öyleyse. Aşk mutlu bir sürgünlükse.

İnsan sevdi miydi buna bir çare düşünmeli.

Ey benim ıslak yalnızlığım, umudum senden doğsun.

Ben sana uyandım yine, sen başkalarıyla uyurken.

Sonbahar, belki de bir hüznün özgül ağırlığı…

Giyinip dışarı çıkıyorum hemen. Ben bu ‘evler’e sığamam.

Ve mutluluk bir kibrit çöpü. Artık ne kadar yanarsa…

İnsanın insana verebileceği en değerli şey yalnızlıktır.

Biz aykırıya, ayrıntıya, ayrıksıya, azınlığa tutkunuz.

Diyorum, bir şeye karşı koymaktır günümüzde aşk.

Ben sanki bir gazetenin hiç okunmayan yerlerindeyim.

Dedim ya, ne gelirse yapıyorum elimden ”unutmak için.

Çıkmazlarda üst üste birikmiş ufuklar kadar derindim.

Bir bakın, uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim.

Çünkü sen, sen benim sevmemin başlangıcısın olsa olsa.

Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana.

Susarak susarmışız da, ölçemezmiş kimse derinliğini.

Değilsek de yakın, birbirimize uzak da sayılmayız büsbütün…

Çok uzaklara bakmaktır, diyoruz, durmadan saate bakmak.

Uyurken uyandırılmış gibi beni bir sardunya büyüttü belki.

Kimsenin öldüğü yok yaşadığı da. Herkes biraz var o kadar.

Bana kalbimdesin deme! Bilirsin ”kalabalık” yerleri sevmem.

Sana her zaman söylüyorum: Senin yüzünde gülmek var.

Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler, hiç sevmemiş gibi gittiler…

Doğrusu elinizden ne gelir ki; Siz dolgun yaşamaya bakın günleri.

Kimse bir şey bulamazdı bizde. Kağıtlar, kitaplar doldururdu bizi.

Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum.
Edip Cansever Sözleri
Sarılıp gövdesine sımsıkı, bir kadın kendini doğurabilir isterse.

Sütten kesilmiş çocuk mudur ki canım, canımı yatıştırdım, susturdum.

Tek ihtiyacım neydi biliyor musunuz? Bir papatya yaprağı daha.

Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız yeni bir dil olacak yarın.

Başkalarının aklıyla yaşayanlar kendi yüreklerine yabancılaşırlar…

Ben demiştim, bir gün canımız sıkılacak bu kadar sıkıntının içinde.

Ah bu nisan yağmurları, hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın.

Ben biraz “ertesi gün” gibiyim.. Eksiğim, unutkanım, öyleyim.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile, çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

Kuş olsun, insan olsun. Yalnızlık, sevmeyi bilmeyenlerin icadı…

Ne kadar aynı bir dünyadayız seninle; Aşka, dövüşe, maviye yetmek için…

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde. Oysaki seninle güzel olmak var.

Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından. Benim dudaklarıma da geçti…

Bakmayın etrafımda çok insan dolandığına; sırılsıklam yalnızım aslında.

Bir mektup, bir telgraf alındısı değil unutulmuş bir sevdadır kapısını çalan.

Bir canavar gibi düşünün isterseniz, herkes kendi düşündüğüyle kalacak.

Bu ara ellerim hep üşür benim. Doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.

İşte şu yağmur, işte şu balkon, işte ben. Ben dediğim koskocaman bir oyuk.

Sanki hiç bir şey uyaramaz içimdeki sessizliği, ne söz ne kelime, ne hiçbir şey.

Ben yorgunum anlamaktan, bir duvar, bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan.

Hiçbir dilde söylenmemiş, hiçbir dilde yazılmamış, sözler ve şarkılar içindeyim.

Sanki hiçbir şey uyaramaz içimizdeki sessizliği, ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey.

Özlemim sanadır, varsın kar yağsın, daha yağsın seni arındırıncaya kadar…

Acılar da acılaşıyor gittikçe sanki, bir azarlamayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.

Bir gök yapıyordum deniz kabuklarından. Senin çocuksu gülüşüne benzer bir gök.

Oysa ‘Allah sevdiğine kavuştursun.’ diyen hiç bir dilenciyi boş geçmemiştim ben.

Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa. Saatlendiriyoruz günü. Bölüyoruz dakikalara.

Hava soğudu Kasım’ ın son günleri. Kar yağacak bembeyaz olacak unutulmuşluğum.

Elbette bir ustalıktır bizim sevgimiz mutlu bir yolcu gibi yol kenarlarındakilere el eden.

Bir yerimiz varsa bu dünyada, her şey insanca olmalı. Sevmek de, yaşamak da, ölmek de.

Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak. Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir.

Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum, yeniden doğmak için çıkardığım yangından.

Dünyaya iyi sözler söyledikçe ben; İyi sözler söylenmiş bir kadın gibi güzelleşiyor dünya.

Unutulmak ölüme en yakın sokaktır kahramanım. Ve ben ki yatınca belki kim olmaya uyuyacağım.

Bazen diyorum ki onu kafama takmamalıyım. Sonra da diyorum ki; önce kalbimden atmalıyım.

Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük. Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana…

Belki yarın gidecek;bir anı gelecek bir başka anının yerine.İnsan bazen ağlamaz mı bakıp kendine.

Sevgiler gönderirdi nedense utanırdı da bundan gönderir gönderir geri alırdı bir gücenikliği sonra.

Gülemiyorsun ya gülmek. Bir halk gülüyorsa gülmektir. Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.

Yalnızlık gibi ama yalnızlık değil. Bildiğin, çok iyi bildiğin bir şeyin uzağında kalmak duygusu belki.

Doğanın bana verdiği bu ödülden çıldırıp yitmemek için iki insan gibi kaldım. Birbiriyle konuşan iki insan.

Unutulmuş gibiyim ben. Ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir. Bilmem ki nasıl anlatmalı? Yalnız bile değilim.

Sabahlarınız gibidir beni sevmek, horozun renkleri gibidir. Beni sevdiniz mi yangındır artık parmaklarınız.

Öyle bi çık ki karşıma her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi’ hissedeyim seni.

İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor.

Ve bu yorgun bu hüzünlü yüreği, benim değilmiş gibi hiç kimse görmeden, şöyle bir yol kenarına bıraksam…

Anlıyorum yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi yalnızca bunun için uzun yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da…

Bu yüreğe bu kadar acı fazla dersin bazen kendine. Ama hata bizde. Küçücük bir yürekle kocaman sevmek ne haddimize!

Bazen arkana bile bakmadan gitmek istersin. Öyle her şeyi bırakmana falan da gerek yok. Anıları bırakabilsen yeter.

Neden aklıma geliyor istasyon büfesindeki duruşun. incesoz.com Hava soğudu -kasımın son günleri- kar yağacak, bembeyaz olacak unutulmuşluğum.

Temmuzlar kedi yavruları gibi sokulurken, Ağustos’ a ve Ağustoslar Eylül’e. Bir yol alış duygusudur ki biliriz. İnsanlar zamanlardan önce boğulur.

Sıkıntı var, boğuntu var, tedirginlik var, çirkinlik, yalan, her şey var. Ama hep umut var her şeyin içinde. Kısacası, yaşamanın gereği, umutlu olmak zorunda insan.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.