Uğur Mumcu Sözleri

0
7122
Uğur Mumcu Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Uğur Mumcu Sözleri, En Güzel Uğur Mumcu Sözleri, Uğur Mumcu Sözleri ve Alıntıları, Uğur Mumcu Alıntıları, Uğur Mumcu Kısa Sözleri, Etkileyici Uğur Mumcu Sözleri, Uğur Mumcu Devrimci Sözleri, 


Güzel sözler sitemizin bu sayfasında 1942 Kırşehir doğumlu olan, ve 1993 yılında bir suikasta kurban giden  Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar olan Uğur Mumcu’ya yer verdik. Uğur Mumcu sözlerini derlediğimiz sayfamızdan sosyal medya yoluyla paylaşımda bulunabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize iletebilirsiniz. Sayfamıza katkılarınızı bekliyoruz.


UĞUR MUMCU SÖZLERİ ve ALINTILARI

Kemalizm benim yaşam şeklimdir.

Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.

Her dönemde karanlıkları aydınlatan bir ışık olacaktır.




Hangi iktidar din sömürüsüne sığınmışsa, mutlaka yıkılmıştır.

Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenen bir suçtur.

Kimi ölüler bize ne kadar yakın. Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü.

Atatürkçülük, yük olur diye bırakılıp, gereğinde taşınan bir emanetçi bavulu değildir.

Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir.

Milliyetçilik, sömürücülerin değil; Mustafa Kemal devrimcilerinin bayrağıdır.

Kaplanın sırtında hüküm sürenler, bir gün o kaplana yem olmaktan kurtulamazlar.

Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.

İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar.

Tutuklanmak için çalmadığım kapı kalmadı, sonunda kaçma şüphesiyle tutuklandım.




Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.

Bu ülkenin hiçbir zaman ”C” planı olmadı. Bu ülkede daima A.B.D planları devreye sokuldu.

Evrensel kültürün sanat ve düşün rüzgârları ile Türkiye er geç çağdaş uygarlığa demir atacak.

Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda.

Sürekli güçlünün yanında yer almak adamı yalaka, dalkavuk yapar. Çünkü güç dengeleri sürekli değişir.

Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.

Ne zaman uygar olacağız bilir misiniz? Bir katil ya da kaçakçı ile bir aydın arasındaki farkı anladığımız gün!

Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.

Bir ulus, ne kadar okuma-yazma, öğrenme, araştırma eğilimde ise, o kadar sağlam, o kadar hoşgörülü ve demokrat yapıda olur.

Devrimciler zaman zaman yenik düşebilirler. Fakat tarih göstermiştir ki, devrimciler faşistlere işte böyle geçirmişlerdir.




Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi… Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.

Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz ve oğulları kızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz.

Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur. Bu masum insanlar, Yahudi de olur, Arap da, Hristiyan da. Ölenlerde ırk ve din ayırımı yapılmaz. Ölen insandır.

Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman Ceza Usulü’ne göre yargılanan, İtalyan Ceza Kanunu ile cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.

Bir toplum böyle çöker işte. Devletin yerini kaba kuvvet alır, susulur! Yasanın yerini din alır, korkulur! Yolsuzluklar, cinayetler birbirini izler, eller kollar bağlanıp götürülür!

Baskıya boyun eğmeyen, gelen geçen yönetimlere maşalık etmeyen, içinde insanlık onurunu bir değişilmez hazine gibi saklayan insanlardır çağlarına ve toplumlarına yakışanlar.”

Atatürkçülük ne demektir? Atatürkçülük, kısaca ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir.

Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar. ”Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” parolası ile liberalizm, en acı örneğini Türkiye’de vermiştir.

Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk, din sömürüsünü affetmiyor. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.

Karanlıklarla beslenen korkuları, bir tel örgü, bir dikenli tel gibi sarmışız dört bir yanımıza. Yüreksizliğin özrünü bir parça da kendi küçücük dünyalarımızın mutluluğuna sığınarak gidermek istemişiz.

Şimdi hepimizin bir tek amacı olmalıdır. Çok yönlü kışkırtmalara, kurt kapanlarına kapılmadan, terörsüz özgürlüğü, kansız demokrasiyi kurmak ve sivil yönetimi sağlıklı yöntemleri ve kalıcı çözümleri ile yeniden oluşturmak…

İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor?

Anneler ve babalar, çocuklarını sokak ortalarında eşkiya çetelerince öldürülsünler diye yetiştirmediler. Bir gün bunların hesabı sorulacaktır. Devlet koltuklarına dayanarak kabadayılık yapanları, sanık sandalyesinde göreceğiz bir gün.

Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korkularını mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte. Gözlerin açıksa göreceksin. Kulağın sağır değilse duyacaksın. Ellerin kesik değilse uzanacaksın.

”Bir devlet, terörizm ile savaşmak için haber alma örgütlerini kullanır. Haber alma örgütleri, bu olaylar hakkında bilgi vermiyor yada veremiyorsa ,o zaman hükümet haber alma örgütlerini yönetmez,haber alma örgütleri hükümeti yönetir. Yani özetle sen yönetmesini bilmezsen seni yönetirler.

İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez. Devrimcilerin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bir düzene demokrasi denilemez. Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene Anayasa düzeni denilemez. Bu, katiller demokrasisidir. Bu, hırsızlar düzenidir.

Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa her yeni haksızlık bir ”Kader” gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık ”Kader” değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor.

Canım bir dağ başında kır çiçekleri toplamak istiyor. Kıbrıs’tan kopup gelen ılık güney rüzgarları ile Ege’nin güneşli sabahlarından kaçamak gelen ışıklarla, ülkemin dört bir yanından toplayacağım kır çiçeklerini bir vazoya yerleştirip, “işte” desem, işte yıllarca yazmak isteyip de yazamadığım bunlar, işte bunlar. Çiçekler yan yana, çiçekler aynı topraktan gelme ve aynı suyun içinde; biri ‘İnanç’, biri ‘Erdem’, biri ‘Onur’.

Temelinde bağımsızlık harcı yatan cumhuriyetimiz, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalistlerin ahtapot kollarında teslim edilmiştir. Öyle bir teslimiyettir ki, yer altı zenginliklerimiz çok uluslu şirketlerin emrindedir; öyle bir teslimiyettir ki, petrol, maden ve yabancı sermaye yasaları yabancı uzmanlarca hazırlanmıştır; öyle bir teslimiyettir ki, ülke topraklarının bir bölümü üs adı altında başka devletin genelkurmayına armağan edilmiştir; öyle bir teslimiyettir ki, ordumuzun silahları, araç ve gereçleri okyanus ötesi ülkelerin buyruklarına bağlanmıştır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.