Sabahattin Ali Sözleri

2
8297
Sabahattin Ali Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Sabahattin Ali Sözleri, Sabahattin Ali Kitap Alıntıları, Sabahattin Ali Alıntıları, Sabahattin Ali Kısa Sözleri, En Güzel Sabahattin Ali Sözleri, Kısa Sabahattin Ali Sözleri, Sabahattin Ali En Güzel Sözleri, Sabahattin Ali Sözleri Facebook, Sabahattin Ali Sözleri Twitter, Kitap Alıntıları,


 Sayfamızda Türk yazar ve şair olan Sabahattin Ali sözleri ve alıntılarını bir araya getirdik. Sayfamızda yer alan sözlerden beğendiklerinizi sosyal medya hesabınızdan yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize iletebilirsiniz. Sayfamıza katkılarınızı yorum bölümünden bizlere ulaşarak sağlayabilirsiniz. 


SABAHATTİN ALİ SÖZLERİ ve KİTAP ALINTILARI

Bir insan bir insana elbet yeterdi.

Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir.

İçimde yarı kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.




Bu dünyada gönlüne karşı gelen babayiğit çıkmamış.’

Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok. lüzum da yok.

Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.

Ne kuzuların ağzından vahşi kurt dişlerinin sırıttığını gördüm.

Kaçmak lazım biraz hayattan. Daha büyük kaçışlara hazırlanmak için.

Zaten sıkmadan, uzun uzun anlatmasını bilen yegane geveze, denizdir.

Dünyada mektep kitabından başka bir şey okunabileceğini bilmiyordu.

Onunla beni bizim iradelerimizin üstünde bir bağın bağladığına eminim.

Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek.

Hayattan ayrılmayı istemeyiz, çünkü tatmin edilmemiş birçok arzularımız vardır.




Önüne geçmek mümkün olmayan işlerde telaş ve heyecan göstermek çocukluktur.

İstemiyorum, kendimi herkesin akıllısı veya duygulusu yerine koymak istemiyorum.

Üzülecek bir şey yok. Her şey düzelir, hele filiz hiç üzülmesin, metanetini korusun.

İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.

Gözlerimden öptü ellerimden öptü. Unutabilir misin şimdi? Ben ölsem unutamam.

Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak.”

İnsan asıl birisini sevdiğini anlayınca içinin de kainatı alacak kadar genişlediğini görüyor.

Sen benim sevgilimsin, sevsen de sevmesen de; Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.

Her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur.

Zaten yalnızlığımın sebebi: Kitaplardaki kahramanları semtimde bulamayışım değil miydi?




Bir teklif ve bir kabul… Kısa münakaşasız ve hesapsız! Bundan daha güzel bir ayrılık olamazdı.

Dünyada şimdi onla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne olabilir di acaba?

Beni en güzel günümde Sebepsiz bir keder alır. Bütün ömrümün beynimde Acı bir tortusu kalır.

Ben gene eskisi gibi dünyadan uzak ve daima tasavvurlarımın ve iç dünyamın bir oyuncağıydım.

Dünyada bana hiçbir şey, tabiatta melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.

Başkalarına gülsem de, senden uzakta kalsam da, sevmediğini bilsem de, ben gene sana vurgunum.

Ona birçok şeyler, şimdiye kadar hiç kimseye, hatta kendime bile söylemediğim şeyler anlatacaktım.

Unutma Lola, hiçbir acı baki değildir. Üflersin geçer. Bazılarına biraz daha çok üflemen gerekir, hepsi bu.

İnsanların hepsi bir değildir. Ben kendim iyi insan olmak isterim, fakat kötü olanlara da hayretle bakmam.

Kim bilir, belki öbürünün yanlış anlayacağından çekiniyordu. Çünkü içten duyulan şeyler hep yanlış anlaşılır.

Ona söyleyeceğim ne kadar çok şeyim vardı.. Bunların bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum.

Kaçmak, her zamanki gibi, her şeyden kaçmak. Görmekten, duymaktan ve beraber ıstırap çekmekten kaçmak.

Başka insanların yaptığı birçok şeyleri yapmak hakkının kendisinde olmadığını biliyor ve hiçbir şey istemiyordu.

O bu dünyadan ayrılırken, benim hayatıma, başka hiçbir insana nasip olmayacak kadar canlı bir şekilde giriyordu.

Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var.

Karşısındakinin her kanaatini doğru bulup benimsemek için vesile aramak da bir nevi ruh yakınlığını alameti değil miydi?

Ruhumuz böyle gökyüzlerinde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.

Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır.

Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.

Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım… Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir.

Görüyorum ki, başka yollardan gittiğimiz halde ikimiz de aynı neticeye varmışız; ikimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı.

Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin.

Dünyada yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıklardır.

İkimiz de aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamız için yarım saatten daha az bir zaman yeter. Buna rağmen o orada, ben buradayım.

Sana kızmayacak kadar seni tanıyorum. Sonra seni seviyorum, neden sevdiğimi bilmeden seviyorum, bu sevgiyi her gittiğim yere götüreceğim.

Niçin beni kabahatli zannettiler? Kendilerine vaat etmediğim, sadece kafalarında yaşattıkları şeyi vermedim diye mi? Bu haksızlık değil mi?

Hayattan fazla şeyler bekleme. Dünyada bir felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, muhite uymak, hiç sivrilmemektir.

Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir.

Şimdi ömrümün bir tek gayesi var; bir gün sana kavuşmak, seni kollarımın arasına almak, güzel, temiz yüzüne saatlerce hiç doymadan bakmak.

Bütün hatıralarımı toplayarak bir hüküm vermek istediğim zaman, kadınların hiçbir zaman sahiden sevemeyecekleri neticesine varıyordum.

Yalnız içimde müthiş boşluk hissi vardı. Hayatımın en dolu,en manalı zannettiğim bir devresi birdenbire boşalmış,bütün manasını kaybetmişti.

Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.

Bu harikulade güzel rüya ne kadar çok devam ederse o kadar iyiydi. Onu kesmeye, yarım bırakmaya, hakikat pahasına da olsa uyanmaya hakkım yoktu.

Aramış olsaydım, belki senin gibi birini bulabilirdim. Her şeyi o zaman öğrenmiş olsaydım, belki zamanla alışır, seni başkalarında bulmaya gayret ederdim.”

İçinde sadece müthiş bir korku ve bekleyiş vardı. Herhangi bir mesele üzerinde durup düşünmeye alışmamış olan kafası, yükünü atmak için bir insana muhtaçtı.

İnsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç ,ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi.

Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi: Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum. Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı: İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.

İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkan yoktu; çünkü en inandığım en güvendiğim insanda aldanmıştım, başkalarına emniyet edebilir miydim?

Bu şehirde yaşayan milyonlarca insandan ancak birkaç tanesiyle konuşmuş, yalnız bir tanesini tanımıştım.Belki bu da kafiydi.. Bir insana bir insan herhalde yeterdi.

Beni kemiren sadece büyük bir yalnızlık hissiydi ve gene bu yalnızlığın tesiriyle, bana yakın olduğunu anladığım bir insana karşı birçok noktalarda kendimi aldatmaya hazırdım.

Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilmeyeceklerdi.

Para kazanmaya mecbur oldum. Bundan şikayetçi değilim. Çalışmak hiç de fena bir şey değil. Bana dokunan, ruhlarımızı alçaltmadan çalışmak isteyişimizin hoş görülmemesi.

Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.

Bir insanı melek diye sevmek budalalıktır. İnsanları, bütün pislikleri, hırsları ve zayıflıkları ile sevebilmek kahramanlıktır. Dostlarımızda kendimizde bulunmayan yücelikler aramak insafsızlıktır. Bütün insanlar birbirinden farksızdır.

Hiç kimse benim kadar azaplı, acılar, üzüntüler, bayağılıklar ve densizliklerle bir çocukluk geçirmemiştir. Hatta ben çocukluk bile geçirmediğimi söyleyebilirim ve bugün bazı tavırlarımda ki çocukça haller o zamanlardaki içime atmaların tabii bir neticesidir.

Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.