Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri

0
7304
Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ:  Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri,  Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri ve Alıntıları,  Seyyid Ahmet Arvasi Alıntıları, En Güzel  Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri,  Seyyid Ahmet Arvasi Kısa Sözleri,  Seyyid Ahmet Arvasi En Güzel Sözleri,  Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri Facebook, Milliyetçi Sözler, Ülkücü Sözler,  Seyyid Ahmet Arvasi Sözleri Twitter


Güzel sözler sitemizin bu sayfasında milliyetçi yazarlarımızdan  Seyyid Ahmet Arvasi sözleri ve kitap alıntılarına yer verdik. Sayfamızda yer alan sözlerden beğendiklerinizi sosyal medya hesabınızda yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize iletebilirsiniz. Sitemizde yayımlanmasını istediğiniz sözleri yorum bölümünden bizlere iletebilirsiniz.


SEYYİD AHMED ARVASİ SÖZLERİ ve ALINTILARI

İnsanın açlığı, şuurun açlığıdır.

İnsan için temel problem ‘varlık’ tır.

Din, insan bilgisinin başka bir görünüşüdür.




Biz zeki doğarız, fakat aklı sonradan kazanırız.

Biz yalnız objeleri idrak etmeyiz, bu idrakimizi de idrak ederiz.

Şaşarım insanların haline; geçimi maaştan, şifayı ilaçtan bilirler.

Madde dünyası, kendini çevreleyen yokluk fikrinden kurtulamaz.

Allah’a kul olmak demek, başka hiçbir şeye “kul olmamak” demektir.

Düşünen insana saygı duyulur, şartlanmış insan saygı değer bulunmaz.

Ruhun mahiyetini bilmeyen insan, maddenin de mahiyetini bilmemektedir.

Ben sayısız parçacıkları birlik prensibinde tutmaya muvaffak oldukça yaşar.

Ölüm, maddi varlığımızı değil, orjinalliğimizi ve manamızı tehdit etmektedir.

Sayılarda anlaşmak kolaydır da, kelimelerde ve kavramlarda anlaşmak zordur.




Dün ve yarın bugünümüzün iki kanadı olmuş, onlarla bu mahbeste dolaşıyoruz.

Her halde, tehlikeler ihtiyaçlara, ihtiyaçlar ise istek ve ilgilere vesile olmaktadırlar.

Soyutlama gücü henüz tam gelişmemiş idrakler mistisizmi anlamada güçlük çeker.

Obje ile mutlak varlık arasında bir çatışma söz konusu olamaz. Çatışma idrakimizdedir.

Varlığımızda, duyularımızda, isyan eden bir prensip vardır. Bu insan zihninin tabiatı icabıdır.

Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur.

İslam dünyasını esir almak isteyen şer kuvvetlerin ilk hedefi Türk devleti ve Türk milleti olmuştur.

Hiçbir zaman Türk’ün totemi olmamış olan bozkurt, coğrafyamızın kültürümüze kazandırdığı bir motiftir.

İnanıyorum ki, hem Türk hem Müslüman olmak hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür.

Batmayacağına inanarak suya bas, yürür gidersin. Mucize yürüyebilmen değil, inanabilmendir.




Kadrolar değişmedikçe, anayasalar, kanunlar, kararnameler ve tüzükler değişse bile bir mana ifade etmez.

Biz Müslüman Türküz. Bizi, gelecek asırlarda yine biz olarak temsil edebilecek güçlü kadrolara muhtacız.

Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz. Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir. Vatan sevgisi imandandır.

Şuur, duyuları idrak eden ve sonra onları aşabilen, duyuların yetersizliğine inanan bir iç idrak durumundadır.

Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür.

Gerçek ve mutlak zaman, yekpare ve hür bir andan; gerçek oluş, bir anlık yaratma hamlesinden ibarettir.

Gerçekten nedir hürriyet? Hangi insan hür hangi insan tutsaktır? Eğitim insanı nasıl hür yine nasıl tutsak kafalı edebilir?

Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler yalnız Türklüğe değil, İslam’a da ihanet etmektedirler.

Türk milliyetçiliği İslam iman ve şuuru içinde yücelmeyi gaye edinen ve Türk’ün mutluluğunu burada arayan bir harekettir.

Biz, kendimizi aramaktan değil, kendimizi bulmak ümidini yitirmekten, yahut kendimizi aramak çabasını bırakmaktan korkmalıyız.

İnsan, kendisinin ve kendi iradesi ile ilgili çilesinin etrafında dolaşan bin bir düğümlü soru yumağını tek tek çözümlemek durumundadır.

Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır.

Zorlanmalar maddenin, seçmeler hayatın, gayeler ise insanın yaşama ve var olma prensibidir. Zamandan âzade tek ve mutlak irade ise Allah’ındır.

Müslüman, bir savaşçı olarak doğar, isim alır, yaşar ve ölür. Türk-İslam kültür ve medeniyetindeki Alp-Erenler bu ruhun tarihimizdeki ifadesidir.

Dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, din ve milliyet gibi iki mukaddes varlığımızı birbirine düşman göstermek oyunundan kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor.

İnsan başıboş kalamaz. Bu onu boğar ve bunaltır. İnsan boş duramaz. Kendini ilim, sanat, din ve dünya işleri ile yormalıdır. Kendini büyük ülkü ve hedeflere tevcih etmelidir.

İtikat ve ibadete bid’at katan, İslamiyeti kendi dar idraklerine göre tamamlamaya kalkan beyinsizler, kendilerine ne ad verirlerse versinler, asla İslam’a hizmet etmemektedirler.

Milliyetçilik, bir milletin kendini ekonomik, kültürel, sosyal, politik yönden güçlendirmesi ve başka millet ve gruplara sömürtmeme çabasıdır. Bu bakımdan milliyetçilik meşru bir hak ve şuurdur.

Sanki âlem, bir mekan ve zaman boğuşmasına sahne olmaktadır. Sanki mekan, içinde yaşadığımız âlemin cesedi; zaman da ruhu gibidir. Zaman, mekandan çekilirse üç boyutlu âlem ölmüş olacaktır.

Bulgar da olabilirsin, Makedon da olabilirsin; hatta Afrikalı zenci de olabilirsin. Ama ne olursan ol, eğer Müslüman’san Türk’e saygı göstermelisin. Bu milletin İslâm’a hizmetleri unutulmaz onun için de bu millet sevilir.

Türk milliyetçisi, Türk içtimaî ırkını benimser, sever ve sevdirirken ailelerini de bu espri içinde kurmaya çalışır. Kozmopolitlikten hoşlanmaz. Bununla beraber, başka içtimaî ırkları da Allah’ın bir âyeti olarak değerlendirir.

Vatanımız ve milletimiz dört bir yandan ayrı renk ve biçimde gelişen kültür emperyalizmine maruz kalmaktadır. Kapitalist ve komünist oyunlara ilaveten Arap ve Fars kültürünün ülkemizdeki tahribatı çok büyük olmaktadır.

Çok defa beynelminelci sloganlara yapışarak vatan çocuklarını kendi öz tarihlerine milli ve mukaddes kültür ve medeniyetlerine, milli ülkülerine yabancılaştırmaya; dinlerine, dillerine, bayrağına ve tarihine düşman etmeye çalışıyorlar.

Türk Milletinin hayatî meselesi, tamamen kendinden olan kendini çok seven milli tarihine, milli kültürüne gönülden bağlı ve bu değerlere yabancılaşmamış aydın ve milliyetçi kadrolardır. İşte milli eğitim Türk Milletine daima bunları vermelidir.

Türk milliyetçilerinin çile ve ızdıraba düçar olduğu dönemler Türk Milli şuurunun yeni bir zaferini müjdelemektedir. Mustaripler, mağdurlar ve mazlumlar çoğalıp Türk milliyetçilerinin saflarını takviye ettikçe hareketin aşk ve hararet potansiyeli de artmaktadır.

Hayretle gördüm ki bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var. Yine hayretle gördüm ki bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var. Ve yine ürpererek gördüm ki, bu ülkede Türk ve İslam kelimelerinin yan yana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var.

Bir Doğu Anadolu çocuğu olarak, doğduğum ve büyüdüğüm bölge etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere, kahpe tertiplere karşı elbette kayıtsız kalamazdım. Beni yakından tanıyanlar, bütün hayatımı ve çalışmalarımı Türk-İslam Ülküsü’ne vakfettiğimi elbette bilirler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.