Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri

0
5744
Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri, En Güzel Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri, Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri ve Alıntıları, Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntıları, Ümit Yaşar Oğuzcan Kısa Sözleri, Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri Facebook, Şair Sözleri, Şair Sözleri ve Alıntıları, Ümit Yaşar Oğuzcan Aşk Sözleri


Güzel sözler sitemizin bu sayfasında Türk şair Ümit Yaşar Oğuzcan’a ait en güzel sözleri ve alıntıları bir araya getirmeye çalıştık. En güzel Ümit Yaşar Oğuzcan sözlerini bulabileceğiniz sayfamızdan beğendiğiniz sözleri sosyal medya hesaplarınızda yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize iletebilirsiniz.


ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN SÖZLERİ

Ben şair, sen baştan ayağa şiir.

Yaşamak bir kör dövüşüdür amansız.

Zifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun.




Ne vardı yaşamak ağır bir yük olmasaydı.

Her şey var, bir şey yok diyorum anlasana.

Sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır.

Kendi içime eğildim bugün; yine seni buldum.

Sen gidersen ey sevgili, ben biterim, şiir biter.

Gökyüzü inadına mavi, yaşamak inadına güzel.

Gökyüzü güneş de olsa… Sensiz karanlıktayım!

Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir.

Bir kitaptım; beni okudular, fakat anlayan çıkmadı.

Yoruldum, her bulduğum yerde seni kaybetmekten.




Sevmek bir bakıma unutamamaya mahkum olmaktır.

Sevilmek, sevmenin mukafatıdır ancak, karşılığı değil!

Öyle bir gel demelisin ki, mesafeler anlamını yitirmeli.

Ve deler sevgi dolu yüreğini sevgi bilmeyen bir kurşun.

Öpülen bütün nimetler içinde en güzeli senin dudakların.

Uzat ellerini, tut ellerimden, ellerin mağrurdur, ağlayamaz.

Hadi gel. Nefes almak hüner değil, seninle ölmek istiyorum.

Tuttum resmini indirdim duvardan. Duvar ağlamaya başladı.

En ağır işçi benim; gün yirmi dört saat, seni düşünüyorum.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.




Uykularımın bölündüğü saatlerde, sendin düşündüğüm soluk soluk.

Daha çok aldanacağız yaşadıkça. Anlasana bu ilk aldanışımız değil.

Dün bir fotoğrafta gözlerini gördüm. İki uzak yıldız gibiydiler, dalgın.

Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek!

Çaresiz olmak bir şey değil, çaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana.

Nice güzellikler gördüm yeryüzünde, en güzeli bir sabah ellerinle uyanmak.

Şimdi o var diye yaşamak öyle güzel, çirkin olan ne varsa değişti kendiliğinden.

Seçim vadedenler bolluk bolluk üstüne, getirdiler sadece yokluk yokluk üstüne.

Galiba asıl korku sevmek değil onun arkasına gizlediğimiz sevilmemek korkusu.

Bir deli rüzgar esse… Bunca acıyı, kederi, üzüntüyü, kalp kırıklığını, alıp götürse.

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel.

Seni başkalarının da sevdiğini ve seveceğini bilmek ne türlü bir ölümdür düşünemezsin.

Unutma ki her seven isimsiz bir kahramandır. Unutma ki insan; sevebildiği kadar insandır.

Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum.

Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli.

Bilemezsin, nasıl devrilmiş, nasıl kahrolmuşum, içimde yaralı bir ceylan ağlıyor durmadan.

İçtiğim içkilerin ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı bu emsalsiz hüzün seni beklediğim içindir.

Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.

Sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim… Karşılık vermediğin anda değil!

Ben akıllı kadınları severim: düşünen, az konuşan, çok bilen. Her yerde, her zaman nazı çekilen.

Korkma yaklaş karanlığa orada ben varım. Çaresizliğimize zavallığımıza gel beraber ağlayalım.

Sevemeyecek olduktan sonra boşunaydı bütün arayışlarımız. Var olmamız, yaşamamız boşunaydı.

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse yılların içimde bıraktıklarını.

Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan, ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Sana şiirler okuyacağım, gitme güneşler doğacak yalnızlığımdan, sana bir ışık getireceğim büyük aydınlığımdan.

Boşuna değil pazarları sevmeyişim. Durup durup içimin kararması, gözlerimin dolması apansız boşuna değil.

Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğinin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın.

Ve bu dünyaya aşk dolu şiirlerim kalsın seninle her yerde güzel, her zaman yeni istemem, sensiz hatırlamasınlar beni.

Kadrini, kıymetini bilmediğim hayali ile bahtiyar olmadığım otuz yıl arayıp bulmadığım geleceklerden af diliyorum.

Ben sende yaşamanın kavramını buldum. İç aleminin sonsuz hazinelerini önüme serdiğin zaman anladım yaşadığımı.

Yalan değil değiştiğim, yalan değil şimdi her şarkı beni ağlatır deli eden insanı zaman değil zamanı unutmamak kahırdır.

Bu nasıl sevgi böyle? Bu nasıl tutku? Bu nasıl özlem? Ne zaman gözlerini görsem bir çoğalıyorum, bir eksiliyorum.

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma sularım tuzlu, sularım zehir zemberek. Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını.

Tut ki iki noktayız, birbirinden uzak bir çizgiyle aramızı birleştiriyorum. Sonra bir ev yaparak çizgilerden içine seni yerleştiriyorum.

Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun? Bir aşk çizgisi var her şeyden öte, o çizgiden başka bütün çizgiler aşkı tüketmede.

Oysa şimdi neredeyiz, neyiz bak her umut belirtisinden uzağız. O sevilmiş gözlerde saf ve berrak bir ayna bile yok bakacağımız.

Kal dersen, dağlarca severim seni, bir deniz olurum ayaklarında, aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz, kalbim duruverir dudaklarında.

En güzel gülüşünle karşıla beni, işte geldim yanına yorgun ve yitik. Yılmışım, yıkılmışım, kahrolmuşum, içimde tarifsiz bir gariplik.

Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim.

Bu kadar yürekten çağırma beni! Bir gece ansızın gelebilirim. Beni bekliyorsan, uyumamışsan, sevinçten kapında ölebilirim.

Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir. Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk, erken içeceğimiz bir ilaç gibi. Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.

Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları şişeler, kadehler o cam kırıkları götürün, götürün bu aydınlıkları içimde güz başladı ilkbahar değil.

Her şey güzeldi bir zaman, çok önce şehirler, insanlar, güneş deniz mutluluğumu görebilirdiniz çökmeseydi içime bu son gece.

Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan benimle meydan oku her çaresizliğe benimle uyu, benimle uyan birlikte varalım on üçüncü aylara.

Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne tuttum, ta içime oturttum seni aldım, okşadım saçlarını, öptüm içtim yudum yudum güzelliğini.

Yıkılmak, ezilmek her gün biraz daha dostlar değişiyor aldanmalar değil, aksimizden eser yok şimdi o sularda çirkin olan biziz, aynalar değil.

Her şey kurşuni bir renk almış, soğuk bozkırlardır uzayan önümüzde kime baksan o yüz; veremli, soluk tek mavi kalmamış gökyüzümüzde.

Aşktı o. Değiştiren tüm gecelerimi aşktı o. Beni durup yenileyen oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi oydu, doludizgin gidişime dur diyen.

Etime bir alev değmişçesine nasıl da yakardı öptüğü zaman, bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine.

Bütün sevgililer, dostlar gitti bir sen kaldın kadınım beni terk etmeyen, batan gemilerin kaptanları gibi denizlerin ortasında ölümü bekleyen.

Şimdi en açık renginde gözlerin şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak anlatılmaz bir şey var aramızda, hazin şiir gibi bir şey seninle yaşamak.

İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem. Böyle durup durup senden ayrılmak varsa, orada bir mezar kazılır benim için ayrılığın nerede başlarsa.

Biraz kül, biraz duman… O benim işte kerem misali yanan… O benim işte inanma gözlerine ben ben değilim… beni sevdiğin zaman.. O benim işte.

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime, gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını, bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle, bütün gemiler söndürmüş ışıklarını.

Geldin ya! Şimdi her şey güzel seninle. Yürümenin, konuşmanın, nefes almanın bir başka anlamı var artık. Sen varsın ya, her şey bambaşka gözlerimde.

Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz nabzın benim bileklerimde vurmakta, artık bütün kaygıların ötesindeyiz, benimle en güzelsin aynalardan uzakta.

Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı.

Sen yoksun artık anla, yeryüzünde bir o var, onun elleri var, gözleri, dudakları anlarsın tenin beslediği zaman toprakları ve hala seversin zaman bitinceye kadar.

Ben senin en çok sesini sevdim, buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi, önce aşka çağıran, sonra dinlendiren bana her zaman dost, her zaman sevgili.

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın, öylesine yıktın ki bütün inançlarımı; beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin.

Gül biraz; bunca keder, bunca gözyaşı dinsin, gül biraz; şu gök kubbe kahkahanı işitsin. Her gidenin ardından koşmaya değmez hayat, gelecekleri bekle, gidecek varsın gitsin.

Bırakma beni sevdiğim, gidişine dayanamam. Hasret gözyaşlarımla kendimi avutamam. Dönerim dersin ama kadere inanmam. Bıraktığın anılarınla ben sensiz yaşayamam.

Hani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler? Ne sevinçler, arzular ve neler vardı gitti. Kalakaldım ortada böyle ben param parça, her gelen yüreğimden bir şey kopardı gitti.

Bir ateşim yanarım, külüm yok dumanım yok sen yoksan… Mekânım belli değil, zamanım yok, fırtınalar içinde beni yalnız bırakma, benim senden başka sığınacak limanım yok.

Aşk başlamadan güzel bakışlarda korku olduğu zaman güzel birbirimize sezdirmemek… İçin çırpınış başkaları görmesin diye çabalayış gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman.

Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki.

Kim bilir ölüm bir çilenin sona ermesi belki güzeldir, şu sefil dünyaya boş gözlerle bakmak ne çare ki sen varsın, o dünyada sen varsın benim korkum ölüm değil, seni yalnız bırakmak.

Ona uğramayan gemiler batsın, ondan geçmeyen trenler devrilsin, onu sevmeyen yürek taş kesilsin, kapansın onu görmeyen gözler, onu övmeyen diller kurusun, iki kere iki dört elde var Ayten.

Bir gün gelir de unuturmuş insan en sevdiği hatıraları bile… Bari sen her gece yorgun sesiyle, saat on ikiyi vurduğu zaman, beni unutma. Çünkü ben her gece o saatlerde seni yaşar ve seni düşünürüm.

Sevmek… Seni alabildiğine sevmek… Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek tutmak ellerinden, o derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere orda hep sen olmalı, seni yaşamak ve olduğun yerde bile.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.