Vedat Türkali Sözleri

0
5009
Vedat Türkali Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Vedat Türkali Sözleri, En Güzel Vedat Türkali Sözleri, Kısa Vedat Türkali Sözleri, Vedat Türkali Sözleri Facebook,  Vedat Türkali Sözleri Kısa, Vedat Türkali Alıntıları, Vedat Türkali Sözleri ve Alıntıları


13 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da dünyaya gelen Vedat Türkali şair, yazar ve senaristtir. Sayfamızda Vedat Türkali sözleri ve alıntıları yer almaktadır. Sayfamızda yer alan sözleri sosyal medya hesabınızdan yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz. Sayfamıza katkıda bulunmak için beğendiğiniz Vedat Türkali sözlerini yorum bölümünden bize ulaştırarak yayımlanmasını sağlayabilirsiniz.


VEDAT TÜRKALİ SÖZLERİ ve ALINTILARI

Dün erkendi, yarın geç!

Tarihi hakikatler gizli kalmaz…

Bütün ülke kocaman bir cezaevi!




Ne çok düşmanı var mutluluğun.

Dostluğu geliştiren her söz güzeldir.

Yenildiğini bilmeyen kişiyi yenemezsin.

Yapmak düşünmek kadar kolay değilmiş!

İkimize yetecek kadar sevgim var benim.

Hiçbir zaman tam karanlık değildir gece.

Türkiye bu! Bütün güzel şeyler yeraltında!

Bitmemek için savaştığımız kadar insanız.

Güzel günler gelecek. Bize bir şeyler düşer.

İnsanlar alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.




Sevmenin ne olduğunu bilerek seviyorum seni.

Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür.

İnsana güvenilmeden düşte bile yola çıkılmıyor!

Türkümüz bu! Sevgi öldürmez, sevgisizlik öldürür.

İnsanlar doğruları işlerine yaramadan görmezler.

Onunla bölüşemedim mi ne yapayım o güzelliği?

Sadece okumaya yarıyorsa kitaptan iyi afyon yok!

Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar…

Acı çektiğini belli etmeden yaşamasını bilmek gerek.

Tek bir günün sırası gelsin diye yaşam boyu bekliyoruz.




Acıyı göze alamayacak yüreksiz, mutluluktan pay alamaz.

Öldürenlerden olacaksın yalnız; ölenler her şeyi yitiriyor.

Ah açıkgöz körler; dünyaya ferman okutmaya kalkarsınız!

Hep hüsran, hep hüsran… Hiç mutlu son göremeyecek miyiz?

Kör değildik ama, daha kötüsünü yaptık demek, kör gibi davrandık!

İyice anlamıştı tüm sorunları tek başına çözmeye yazgılı olduğunu…

Yetişmiş en iyi gençlerini düşman gören toplumda yaşamak ne ağır işti!

Soğuğa nerelisin demişler, aslen Erzurumluyum ya Sivas’ta eğlenirim demiş.

Nereden nasıl geleceğini bilmeden gelecek dehşetli güzel günlere inanıyordu.

Ne acılar bekliyor daha pusuda, mutluluk umuduyla yaşayan zavallı insanları.

Yanlış yapmış bile olsak sonunda doğruyu bulmamıza yaramışsa niye üzülelim?

Yüreksiz devrimci kanatsız kuş gibi; uçamaz bir türlü! Uçanı da vururlar bu ülkede.

Unutmak, en iyisi unutmak… Sorarsa bir gün; ha o iş mi, unuttumdu valla dersin!

Bu dünya karmakarışık. Hep de böyle gidecek. Düzeltmeye kalkan biraz daha bozuyor!

Biriyle konuşup bölüşmedin mi, en güzel anılar boynu bükük öksüz çocuklar gibi kalıyor.

İnsan içinde bulunduğu ortama göre insandır. Koşullar bu! Ne yapalım… Seviyorum seni.

Düşündüğünü söylemekten korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar!

Kendi diline düşmek başkalarının diline düşmekten çok daha kötü; kulağını tıkayamazsın.

Zaten her kötülüğün başı bilmektir derdi bizim rahmetli peder…Uyarmaya gelmez uyuyanı…

Böyleydi; içinde bir ağırlık duydu mu kendi adına kızardı en çok. Ne güzel adlar var dünyada.

Ağlayıp zırlayan bir çocuğa isteklerinden vazgeçsin diye verilen bir elma şekeri kadar suçsuzsun.

Çıraydım, tutuşturdun beni, ağulu bir solukta üfleyip söndürdün şimdi de; kara kara tütüyorum.

Ne yapacaktık biz bu ülkede? Yetişmiş en iyi gençlerini düşman gören toplumda yaşamak ne ağır işti!

Yeniğim. yenemediğim sürece yenik olacağım hep. Nasıl yenerim? yenildiğini bilmeyen kişiyi yenemezsin.

İçerde birkaç kez düşlemişti burda oturup içmeyi. Ne ilk yudum, ne sonrakiler, düşlediği tadı veriyordu.

Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan, kendi kendini öğütür, bitirir.

En güzel dünya çocuklarla delilerin dünyası! Kural kaygısından arınmadıkça ortada olanı yineler durarsın.

Seçimde de yaptılar puştluklarını! Helal olsun! Bizde bu hıyarlık varken, çok oyunlar oynarsınız daha.

En güzel dünya çocuklarla delilerin dünyası! Kural kaygısından arınmadıkça ortada olanı yineler durursun.

Gününde korkmasını bilmeyen,sonunda rezil olur!Bu yalancı tanıklar dünyasında rezil olmayı göze alamam!

Nasıl tanıyamıyoruz kişileri… Yıllarca yan yana yaşıyoruz, yatıp kalkıyoruz, bir de bakıyoruz ki bambaşka biriymiş o.

Bazen öyle diplomalı insanlar görüyorum ki, içimden ”bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür.” diyesim geliyor.

Ne suçun var senin?… Ağlayıp zırlayan bir çocuğa isteklerinden vazgeçsin diye verilen bir elma şekeri kadar suçsuzsun.

İnsan alçaklığının sınırı yok demiş Einstein; Ehrenburg’un anılarında mı okumuştu ne? Yüceliğinin sınırı var mıydı ki?

Zamanın gücü yetmiyordu bir şeyleri çözmeye. İnişli çıkışlı, korkulu, öfkeli günler geçtikçe, çaresizliklerini daha bir anlıyorlardı.

Nasıl bir şey bu aşk? dedi. Bana da bir anlatsana! Gözlerini umursamazlıkla dikti doktora: Yaşaması kolay değil ki, anlatması kolay olsun.

Yeryüzünde yalnız olmadığını bilmek, yok edilmeyen paylaşma güdüsüyle yakınlık duyduklarımıza çağrı çıkarmaktır roman yazmak.

Vatan ,millet derken bir bakarsınız eski hırsızlar yine yerlerini almışlar . Bir tür oyun. Tefeci – bezirgan , finans – kapital ortaklığının indi bindi oyunu.

Demek iş gözlerde. Apaçık baktılar mı, hele bir şey soruyormuş gibi baktılar mı tamam… O zaman arkasını dönse de bakar, öteki odaya gitse yine bakar.

Bir yere ulaşmanın çeşitli yolları var; onursuzunu seçmek de yürek işidir. Kafasına yükselmeyi koymuşsa etini de sunar, beynini de. Güçlük onurlu yürümekte.

Bereket bu asil millette milyonlar ve milyonlarca Memet var ki vaziyetin en kötüsünde bile, melekler kadar masum, sessiz, Allah’larına şükredip vallahi bizlerden daha mutlu yaşayıp gidiyorlar. Ötesini bilmiyorlar ki istesinler…

Ne serüvenlerden geçecek bu dünya kim bilir? Pusuda ne acılar bekliyor daha mutluluk düşündeki insanları! “Herhal ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri.” Büyük Nazım’ın özlem dolu dizesini yinelemek hiç değişmeyecek yazgımız mıdır yoksa?

Düşman üstüne yürüyen biriyle mutluluğu bölüşmek istedim, dedi. Yüreğimin bir parçasını, bilinçsiz de olsa, o düşman için ele geçirenlerle değil. Dürüst bencillik değil mi bu?.. Başkaldıran bir bencillik… Kahpe bencilliğe başkaldıran… Tatmayan bilmez bu acıyı…

Bir kadına böylesine bağlılıkla yaşanan güzellik devrimci için engelse, asıl devrimcilik korkup uzak durmak değil, gereğinde alnının akıyla geçebilmekti o sınavı. Böyle bir deneyimin eksikliğini aşma özverisi göstermiş biri, onu hiç tatmamışlarla bir tutulabilir miydi?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.