Sait Faik Abasıyanık Sözleri

1
7346
Sait Faik Abasıyanık Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Sait Faik Abasıyanık Alıntıları, En Güzel Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Etkileyici Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Sait Faik Abasıyanık En Güzel Sözleri, Sait Faik Abasıyanık Kısa Sözleri


Güzel sözler sitemizde Türk öykü ve roman yazarı ve şair olan Sait Faik Abasıyanık sözleri ve alıntıları derlenmiştir. Sayfamızda yer alan sözleri sosyal medya hesaplarınızda yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize iletebilirsiniz.


SAİT FAİK ABASIYANIK SÖZLERİ

İyi adam pişman olan adamdır.

Adalet insanlardan çoktan kalktı.

Gençlik, güzel çağ! Hepsi ümitle dolu.




Ben bayrakları değil insanları seviyorum.

İnsana alışsam evlenirdim. Alışamıyorum.

Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin.

Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey.

Söylemek anlatmak değil; susmak, dinlemek..

Okumuş yazmış adam öğüt vermez, adamı anlar.

Gönül meselesiyle boğaz meselesi mühim şeylerdir.

Ölüye ağlayamayan insanların huzursuzluğu içindeyim.

İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.

Öyleleri var ki, yanlarına sokulmak zehirlenmekle eştir.




Güldüğü zaman insandan üstündür. Bakmaya doyamam.

İçim aşkla dolu, dostlukla dolu, hiç olmazsa bu akşamlık.

Dünyada her şeyle alay edilir, şaka yapılır ama şiirle asla!

Bu yürek, bizim yüreğimiz;. bir tahtası eksiklerin yüreğidir.

Bu çok yakın mazide tokları açlar doyurdu. Ve açlar öldüler.

Kıskanç değilim fakat, başkalarına bakma! Beni çıldırtıcaksın.

Dersler deniz kadar güzel, deniz kadar öğretici miydi acaba?

Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki.

Şu uyku insanın sevgilisi gibi bir şey, gelmeyince sinirlendiriyor.

Doğru, yalnız hayalle geçiniyorum; ben yalnız hayal kuruyorum.




Sanki ben her akşam onunlaymışım gibi, bir yalnızlık duyuyorum.

Ölüm var arkadaş, ölüm. Şu köşkün sahibi de ölecek. Şu horoz da.

İçimde muhakkak bir yer paramparça olmuştu ki, ağlayamıyordum.

Serserilikten değil, kendimden vazgeçtim ama, dert anlatamıyorum.

Parıltı dediğin ilimle, marifetle olur. İnsan, sanatında ilerledikçe parıldar.

Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz, insanı insana ancak şiir sevdirir.

Ben böyleyim işte. Kederimi unutmak için sanki kedersizmişim gibi yaparım.

Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır, delinir, kan akar. Bir kanadı var, zehir yeşili.

İçimizde şüphe olmasa kelimelerin yarısını sözlüklerden çıkarmak lazım gelir.

Küçücük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyordum.

Ölümün karşısında, ne yapsak, muvaffak olmuş bir aktörden farkımız olmayacak.

Para insanı ahlaksız ediyor. Karnı doyunca insanın kötü huyları da meydana çıkıyor.

İnsanın damarında şeytan gezinmeye başladı mı başlıyorlar namustan bahsetmeye.

Nefes aldığın şehir ne kadar şanslı. Kim bilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır.

İnsanlar var, sevdiklerini almışlar şu saatte koyunlarına, dalmışlar iki kişilik rüyalarına.

Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Boş geçirdiğim, bağırmadığım, sustuğum günlere.

Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum.

Yağmurlu havada da birbirinin yüzüne bakmayı arzu eden insanlar birbirlerini güzel görürler.

Çocukluk, insana o kadar çabuk geri geliyor ki, adeta onu içimizde gizli bir yerde saklıyor gibiyiz.

Beklersem gelmez ki… Beklemesem gelir mi? Umut vardır. Beklemediğim zaman umut vardır.

Hepimiz, sırtımızda ve elbisemizin altında, gözlerimizin içinde bir müstakbel ölü gezdirmiyor muyduk?

Kadın raksederken güzeldir, Bayrak dalgalandıkça, Deniz köpürdüğü zaman, İnsan ihtirasla yaşarken.

Sabahleyin uyanır uyanmaz aklımdaydın. Güldüm. Kalktım. Bunu anlatmaya sana geldim. Ne dersin?

Birden bütün neşemin bir camın kırılışı kadar ses ve şangırtı çıkararak düşüp kırıldığını gördüm.

Düşüncelerinde hiçbir kımıldama yoksa düşünceliler kendilerini düşüncesizlerden daha ileri sanmasınlar.

Sevmekten korkuyorum… Ondan karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyetsizlikten korkar gibi ürküyorum.

Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmiş doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı,bir yazı, güzü, kışı oluyor işte.

Yazı yazmak için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım.

Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar?

Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikayeme yanaşamıyorum.

Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.

Her gün yüzlerce tren binlerce hikâye getiriyor, binlerce hikâye alıp gidiyorlardı. İstasyonun kapıları insan alıp insan veriyordu.

İnsanlar tuhaf! Kendilerini sevmeyen, önem vermeyene daha bir büsbütün tutuluyor, kendisini küçük görür gibi olana musallat oluyorlar.

Eğer doğduğun zaman Havra kapısına bırakırlarsa Yahudi olursun, cami kapısına bırakırlarsa Müslüman, kilise kapısına bırakırlarsa Hristiyan olursun.

Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. İnsanlar çekiyor. Çocuklar istiyorum: haşarı, sarışın, esmer, edepsiz… Seyahatler çekiyor içim.

Aşkın bir çok rengi vardır. Mavi, koyu mavi, kapalı mavi, açık mavi, deniz mavisi, havuz mavisi, okyanus mavisi, gökyüzü mavisi. Sen yeter ki iste! Hadi gülümse, bulutlar gitsin!

Yeniden doğulmaz. Doğsan bile ne olacak? Seni iki senede, iki sene de değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin.

Ben hikayeciyim diye sizden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin düşündüklerinizden başka bir şey de düşünemem. O halde bu adamın hikayesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin, n’olur?

Ben, iskambil oynarken, yanımda birisi durursa pek memnun olurum, o zaman oyunu da iyi oynarım. Yalnız başına olan insan kadar büyük adam yoktur ama insanlarla beraber olan insan hakiki kıymetini ölçer, biçer.

Önümüzdeki hayat. Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu.

Hani bazı çocuklar ısrarla bir fena hareketi yapmadıklarını iddia ederler. Hakikaten de yapmamışlardır. Ama yapmış gibi bir halleri de vardır. Yapmamış insanların tabiiliğini bir türlü alamazlar. İşte ben o çocuklardan biri gibiydim.

Haksızlıkların olmadığı bir dünya. İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya. Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı. Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya.

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.